9 Ekim 2010 Cumartesi

GÜLÜM

Sen gittin ya gülüm! 
yalnızlığın tiryakisi, acıların esiri oldum 
yanık sevda ezgilerinde hep seni buldum 
hep seni gizledim mısralarıma… 
karaya vuran kırık bir sandal misali, 
yosun kokan suya hasretken 
çatlamış dudağıma düşen 
tek bir çiy damlasının umuduyla 
her şafakta çaresizce seni bekledim. 
Güneş ufukta kızıl gözyaşı döktüğünde 
sevda incileri bir bir yanıp söndüğünde 
o serap gölgelerinin inadına 
umutla bekledim gelirsin diye... 
Artık 
unuttum seni. 
unuttum dudak kıvrımlarını 
gözlerinin rengini unuttum. 
nefesindeki sıcaklığı, 
teninin kokusunu unuttum. 
unuttum senli geceleri 
gecemi aydınlatan gözlerindeki ışığı unuttum 
şimdi, hatırlayamıyorum yüzünü… 
Avuçlarımda bir bir zamanı öğütürken 
ben bendeki seni unuttum. 
Unutamadığım tek şey var senden kalan 
kulaklarımda çınlayan 
‘’seni seviyorum’’ diye haykırdığın, 
İşte o an… 
Ey yar! 
Gelişini umut ettiğim her çırpınışım için 
bulutlara bir çizik çektim. 
Her yağmur yağdığında, 
yanağına düşen her damlada, 
anla ki ne çok kırılan umutlarım olmuş… 
Şimdi zaman hangi çağda raks ediyorsa etsin 
Takvimler peş peşe varsın geçsin, neylerim 
Hazan mevsiminde sarkan o son yaprakta 
bir gün hazin sonum yazılacak 
Son kapım ardımdan kapanacak 
ve son sözüm yazılacak 
‘’kırılan umutlarımı toplayıp 
her birini göz pınarından çağlatman nafile 
teselli bulacaksan eğer, 
çorak toprağımda yeşerecek gülleri bekle… 
BEN SENİ HALA BEKLİYORUM BE GÜLÜM…’’


ASİMAVİKEMAL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder