10 Temmuz 2010 Cumartesi

HAZAN YILLARI

Ömrümün hazan yıllarında tanıdım seni              
İyiki girdin kalbimime
Sevmeyi unutmuş bu kalbe
Can oldun canan oldun,canım oldun
Bazen asi bazen asirüzgar oldun benim için
Ama en çok kardeleni yakıştırdım sana
Sen benim kardelenimsin.
Son aşkımsın hazan yıllarımın.
Çok sevecen çok tatlı dokundun yüreğime
İyikide dokundun...
Bu kısa zamanda dolu dolu sevdim seni
Özlem ve hasretle...
Ben ne yaptım,sakladıklarım yüzünden
Kırdım seni,üzdüm
Çam kırıkları bırakdım kalbine
Üzdüm kardelenim üzdüm seni
Her zaman üzmekten korkan ben
Üzdüm seni...
Ve ben kahroldum hazan yıllarımda
Deliler gibiyim
Sahile vurmuş çakıltaşı gibi kaldım,dondum
Senden geleçek tatlı bir sözü hasret kaldım.
Özlemim ve hasretim sadece sana
Her saniye senleyim
Her gece yatagımla kavgalı bedenim.
Kalbim senin için atıyor
Beynim seni düşünüyor
Sadece senin için nefes alıyor bu beden
Öyle özümsemişki kalbim
Damarlarıma seni pompalıyor.
Damarlarımda sen dolaşıyorsun
Kardelenim...
Özlemin yakıyor bağrımı
Hasretin bitiriyor beni
Sana uzanan ellerim seni bulamıyor...!
Oooffffffff
Ölüyorum kardelenim
Kardelenın gölgesinde
Mavi mavi...


ASİMAVİKEMAL
10.07.2010
SAAT:13.25

üzmek?



yazarından izin alınmadan alıntı yapılamaz.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.




insanın küçük karanlık odasında, yağmurlu ve kasvetli bir günde yanan tek mumunun sönmesi gibidir. sarı bir aydınlıkla alevle beraber neşe içinde raks eden her obje bir anda grileşir, donar. taş kesilirler. cıvıl cıvıl dünyanızda herşey durur ve sadece kalbinizi sıkıştıran bir mengene kalır kıpırdayan. ama o da her saniye kalbinizi biraz daha şıkıştırır. sıkışan bir sünger gibi kan damlaları sızar kalbinizden. damla damla hissedersiniz. en son her ne yediyseniz de şişer şişer. o bile kalbinizi sıkıştırmaya çalışır. "bir düşün bakalım sen ne yaptın? onu neden üzdün." diye sorgular seni açtığın her sayfa. suya karışıp, göz yaşı olamayıp kalan tuzlar gözünüzü yakar. böyle bir şey.

nsanın küçük karanlık odasında, yağmurlu ve kasvetli bir günde yanan tek mumunun sönmesi gibidir. sarı bir aydınlıkla alevlensanın küçük karanlık odasında, yağmurlu ve kasvetli bir günde yanan tek mumunun sönmesi gibidir. sarı bir aydınlıkla alevle beraber neşe içinde raks eden her obje bir anda grileşir, donar. taş kesilirler. cıvıl cıvıl dünyanızda herşey durur ve sadece kalbinizi sıkıştıran bir mengene kalır kıpırdayan. ama o da her saniye kalbinizi biraz daha şıkıştırır. sıkışan bir sünger gibi kan damlaları sızar kalbinizden. damla damla hissedersiniz. en son her ne yediyseniz de şişer şişer. o bile kalbinizi sıkıştırmaya çalışır. "bir düşün bakalım sen ne yaptın? onu neden üzdün." diye sorgular seni açtığın her sayfa. suya karışıp, göz yaşı olamayıp kalan tuzlar gözünüzü yakar. böyle bir şey. beraber neşe içinde raks eden her obje bir anda grileşir, donar. taş kesilirler. cıvıl cıvıl dünyanızda herşey durur ve sadece kalbinizi sıkıştıran bir mengene kalır kıpırdayan. ama o da her saniye kalbinizi biraz daha şıkıştırır. sıkışan bir sünger gibi kan damlaları sızar kalbinizden. damla damla hissedersiniz. en son her ne yediyseniz de şişer şişer. o bile kalbinizi sıkıştırmaya çalışır. "bir düşün bakalım sen ne yaptın? onu neden üzdün." diye sorgular seni açtığın her sayfa. suya karışıp, göz yaşı olamayıp kalan tuzlar gözünüzü yakar. böyle bir şey.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder